5 Eylül 2013 Perşembe

Anı nasıl yaşarsın...YAVAŞLAMANIN GÜCÜ

http://www.naacel.blogspot.co.uk/2013/09/an-yasamak.html isimli yazımda “anı yaşamak” konusunu kendime göre işledim. Anı yaşamak daha kaliteli bir yaşam sürmek ve gerçeklerden kopmadan hayattan keyif alarak akışta olmak için bir anahtar. Anı yaşamak bir samadhi, nirvana, mokşa hali değil ancak bu yola girmek isteyen için bir basamak.
Spor, namaz, tefekkür, meditasyon, hobi ile uğraşma vs gibi aktivitelerle herkes hayatında birçok kez anı yaşar ama bunun farkına varmaz. Bu bilinçli değil o an için bilinçsizce sağlanan bir durumdur. Önemli olan bunu bilinçlice yapmaktır.
Peki NASIL? Kendimce anlatmaya çalışayım. Her şey yine farkındalık ve öz gözlem ile başlıyor. Farkındalıkla yaşanan bir hayatta insanın önünden ne fırsatlar, ne mesajlar geçer gider ama kişi onları görmesine rağmen farketmez. Öz gözlem kişinin kendi içine bakması ve iyi ve eksik yaptığı şeyleri olduğu gibi görmesidir. Görmek anlamak olmadığına göre görülen şeylerin olduğu gibi kabul edilebilmesi becerisi de öz gözlemden sonraki adım. Ve sonraki adım ise eylem aşaması.
Bence ilk adım YAVAŞLAMAK. Daha doğrusu yavaşlayabilmek. Yaşadığımız yüzyıl “hız” çağı. Her şey en hızlı bir şekilde ve en düşük maliyetle yapılmalı. Rekabetin temel kavramı bu; zira rakipler daha hızlı olabilir. Aman dikkatttt !! Daha hızlı ve yeni ürünler piyasaya sürebilir ve sen geride kalabilirsin.  İş yaşamındaki insanlar daha hızlı gelişebilir ve ya kariyer basamaklarını tırmanabilir ve sen geride kalabilirsin. Çok çalış, çookk!! Daha fazla imkanlara sahip olmak için daha çok kazanmak ve bunun için de daha çok çalışmak ve bunun için de daha çok kendini ispat lazım. Piyasada aç insan çok, geriden gelenler güçlü geliyor, bunu koruman lazım. Koş koş koş, durmadan koş.Tanınırlığı artırmak lazım, o yüzden belli insanları tanımak lazım...şu birkaç derneğe gireyim o zaman. İnsanlar buna göre yaşıyor. Serengeti’de beka mücedelesinden farksız. Hep bu lazım, o lazım. Seçme hakkı ve becerisi nerede peki? Ne oldu hür iradeye? Nerede tutuldu akıllar? Mesajların yaptırıcılığına bakar msınız? İnsanın nasıl bir kıyaslamalar dünyasının köleliğinde kıvranıp durduğunu görebiliyor musunuz? Bu evrensel kutupsallık yasasının iş yaşamındaki iz düşümü. Bu “matrix”in dibi.  Bu bir bolluk zihniyeti ile düşünmek değil, kıtlık zihniyeti ile düşünmek. Bu bir korku kültürü. Kaybetme korkusu kültürü. Elindeki kaybetme korkusu. Zor elde edilenden olma korkusu.
Hayatı öyle bir hızda yaşıyoruz ki akşam eve döndüğümüzde “ne yaptım yahu bugün?” diye geriye dönüp baktığımızda özetlemesi bile zor oluyor. İş hayatı inanılmaz talepkar. Basit olarak şu “fast food” konsepti bile bu hızlı iş yaşamı içinde beslenmeye ayrılacak zamanı asgari tutmak ve bu en kısa anda da doymak amacıyla oluşmuş bir konsept. İhtiyaç oluşmuş ve birileri bunu karşılamış. Bu beyhude ve acınası kısa yeme anında insan ne denli yediğinden keyif alır, ne denli yanındakiyle sonbet eder...tartışılır. 08:00-18:00 arası çalışan ve mesai yapmadığı varsayılan bir insan muhtemelen akşamı nasıl ettiğini bilmiyordur, hatta çoğu insan tuvalete bile sıkışmadan gitmez hale geliyor. Hatta kötü bir iş ortamında çalışıyorsa stresten bıkkın haldedir. İş yaşamı hızı ve en düşük maliyeti gerektiriyor. Aklı, bedeni, ruhu yorgun insanlar eve gidince de kendine, ailesine ve çevresine zaman ayırabilmek içinn yine hız yapıyor.
Hız yapmanın büyük bir bedeli var. Bu bedel çocuğunuzun 13 yaşına gelmesi ve hala sevdiği rengi, yemeği, hayat amaçları, hobileri, kız arkadaşını bilmemek olabilir. Bu bedel çocuklarınızla ve ailenizle geçirebileceğiniz güzel anları yaşamamış olmak ve geriye tekrar dönememek olabilir.  Bu bedel zor ve yoğun geçen bir günün ardından akşamki düğüne katılmak için eve zamanında yetişmek adına arabanızla hız yaparken otobanda kaza yapmak olabilir. Bu bedel hız yapmak adına kendinizi unutmak olabilir. Bu bedel hız yapayım derken yarım yamalak kararlar alıp sonra yanlış kararların sonuçlarını daha fazla çabayla düzeltmeye çalışmak olabilir. Bu bedel bir adım geriye çekilip hayata üstten bakıp büyük resmi görememek olabilir. Sevdiklerinize zaman ayıramamak ve onların gelişimlerini takdir edememek olabilir. Liste uzar da gider. Hız yapmanın bir bedeli vardır. Fiziken, zihnen, ve ruhen bedelleri vardır. Hız yapayım derken 120 kiloya çıkıp spora ve kendine hatta sağlığına özen göstermeyen çok insan var. Hız yapayım derken yanlızlaşan ve hayattan zevk almayan, mutlu olmayan çok zihin var ortalıkta ve bunlar kendi mutsuzluklarını çevreye bulaştırıyorlar. Ruhunun bile farkında olmayan, kendi içlerindeki o eşsizliğini görmeyen insan çok, zira o eşsizliklerinden koparılmışlar.
Hız yapmak gerekli değil demiyorum, ama hız lazım da demiyorum. DENGE önemli diyorum. Salt her an dengede kalmaktan da bahsetmiyorum. Dengede kalmak ama yeri geldiğinde hızlanmak ve sonra tekrar denge noktasına geri dönmekten bahsediyorum. Hayatta hiçbir şey statik değildir. Statik olan ölüdür. Her şey değişir ve gelişir. Hayat değişen koşullara uyum sağlamakla geçer ve durumsallık ilkesi vardır. Bu değişen koşullar altında bazen hız yapmak ve fırsatları değerlendirmek gereklidir ve o an hız lazımdır. Tembellik derecesi yavaşlamak da fırsatlardan insanı mahrum eder. İnsanı köreltir. Denge noktası öyle bir noktadır ki, kişi hem yaşadıklarının farkındadır, hem onlardan keyif alır. Hızlı yemek yerken lokmaları çiğnemeden, tadını almadan mideye yuvarlamanın tersi bir durumdur bu. Yavaşlamak, yemeği küçük lokmalara bölmek, rahat sindirim için iyice çiğneyerek yemek, yerken tadını almak ve bundan keyif almak, bir sonraki lokmayı aceleyle değil bekleyerek ve yanındakilerle konuşarak, sohbet ederek keyifle ağzına atmaktır. Hatta bu keyifli yemek sırasında yemeği yapanı ve ortamı hazırlayanları fark edip, takdir etmek ve hatta servis yapanlara da teşekkür etmektir. Ve hatta böyle güzel bir anı yaşayabilme imkanına sahip olduğun için minnet etmektir. Yavaşlamak ama yaptığın işi bir samuray kusursuzluğu ile en iyi şekilde yapmaktır bu. Yavaşlamak zihnimize farkındalığa sahip olmak için gerekli dikkat etme imkanını verir.
Bir sonraki adım ise HAYATI  BÖLÜMLERE AYIRMAK ve bu da bir sonraki yazı.
Yaşamınızda her an sağlık, mutluluk, huzur dolu yaşayın, sevgi ve barış içinde kalın, ahenkli ve dengeli olun.
Sevgiler,
Kenan
Copyright © 2013  Yayın hakları Kenan Kolday'a aittir, izin alınmadan kullanılamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder