12 Eylül 2013 Perşembe

Anı nasıl yaşarsın?...Hayatı Bölümlere Ayırmak

http://www.naacel.blogspot.co.uk/2013/09/an-yasamak.html isimli yazımda başlayan ve “yavaşlamanın gücü”nü işleyerek (http://www.naacel.blogspot.co.uk/2013/09/an-nasl-yasarsnyavaslamanin-gucu.html)  devam eden “anı yaşamak” yazısının devamıdır.
Yavaşlamak anı yaşamak için bence ilk kilit taşı ve bunu yapabilmek için insanın kendine bir fren koyması gerekiyor. Bu freni koymak her zaman kolay değil, zira bazen hayatın akışı insanın akış dışına çıkmasına izin vermiyor. İnsan öyle anlar ve koşullar ile sınanabiliyor ki, işte o zaman kadim “savaş sanatları”nda bahsedilen sabırla beklemek ve “Tao” ile uyumlanma vakti oluyor. Beklemek ve doğru anın gelmesi için tetikte olmak. Sabretmek ve bu deneyimin içindeki mesajları okuyarak, öğrenmek ve daha güçlü çıkmak. Zira hiçbir şey kalıcı değildir ve hayattaki zıt 2 kutuplar arasındaki salımına tabidir (http://www.naacel.blogspot.co.uk/2013/06/neden-dunyada-bunca-kargasa-var.html).  Ama bu durumlar dışında pekala öz farkındalık , irade ve çaba ile akışın dışında kalmak mümkün. Bizler hür ve özgür irademizle yaşadığımız durum ve hallerin bize dayattığından fazlasıyız. Seçim hakkımızı kullanarak koşullara verdiğimiz tepkilerimizi seçip her koşulda yüce, asil ve sevgi dolu yaşayabiliriz.
Anı yaşamak için yöntemlerden biri olan “yavaşlamak”tan sonraki adım “hayatı bölümler halinde yaşamak”. Ben buna “kompartmanlar halinde yaşamak” diyorum. Bilirsiniz yolcu trenleri kompartmanlardan oluşur ve her bir kompartman bir diğerinden ayrıdır. Kişinin yaşamı da farklı kompartmanlarda yaşadığı durumlardan ibarettir. Kompartmanların sınırları yaşanılan hal ve durumların başlangıç ve bitiş süreleridir. Her kompartman o hal ve durumun yaşandığı anların toplamından oluşur ve o durum bitince yeni kompartmanlara geçilir. Her kompartmanda ayrı koşullar altında farklı olaylar yaşar. O kompartmanda işi bitince bir diğerine geçer ve kompartmanların birbiri ardına zincir gibi dizilmesi yaşamı oluşturur. Bu aynı her yaşadığımız anın film kamerası tarafından çekilmesi ve her bir anı yansıtan çekilen filmlerin arka arkaya oynatılmasıyla bir film çekilmesi gibidir.
Kompartman ile anlık ve tek bir saniye için yaşadığımız yaşam karesinden bahsetmiyorum. Her bir kompartmanda beli bir sahne yaşıyoruz ve bu birkaç saniye de sürebilir, birkaç saat de. Örnek verelim. Farz edelim ki, o sabah kalktınız ve işe giderken bebeğiniz ağladı. Tam da önemli bir toplantınız var ve eşiniz de hasta olmasına rağmen tüm gece uyumamış. Hemen çocukla ilgilendiniz (1) ve uyutup yola koyuldunuz (2). Ama geç kaldınız ya, kafanızda “ne bu şans!!” vs diye kurmaya başladınız. Toplantıya geç kaldınız ve özür dilediniz ve tüm toplantı boyunca mahcup hissederek toplantıdan istediğiniz performansı alamadınız (3). Toplantı çıkışı limanda konteynerinizin boşaltılırken düştüğü haberinizi aldınız ve mallarınızın hasar gördüğünü öğrendiniz. Gün boyu bu işin koşturmacası (4) sonucu eve gidiyorsunuz ve yemek (5) sonrası küçük bebeğiniz sizinle oynamak istiyor. Oynuyorsunuz (6) ama şeklen. Kafanızda o gün olanlar var. Ve sonra TV karşınızda oturup (7) uyurken yine günlük stresi bir hatılıyor bir unutuyorsunuz, hatta eşinizle bile birkaç kelime ancak etmişsiniz. Ve bakmışsınız ki sızmış kalmışsınız (8). Sabah kalkınca ise üstünüzde bir ağırlık var zira tüm gece uyumak ve uyumamak arasından gidip gelmişsiniz (9). Ve işe giderken bir önceki günü düşünerek “ne bu yahu” diyerek gidiyorsunuz (10).
Üstteki paragraf ile kaba bir örnek vermek istedim ve 10 adet kompartmanı sayılarla belirttim. Her kompartman yaşanılan hal ve durumları belirtiyor ve birisi 2 dakika iken, diğeri 20 dakika, bir diğeri 10 saniye sürebiliyor. Hangi birimiz bu tür bir tecrübeden geçmemişizdir ki? Herkes rüzgarın önünde yaprak olup savrulduğunu hissettiği zamanlar yaşar. Hatta çoğu insan tüm hayatını böyle yaşar. Fakat fark ettiyseniz bu örneği yaşayan kişi her kompartmanda yaşadığı duyguları o kompartmanda bırakamaz. Bir sonraki kompartmana da taşır ve bu duygusal yükle o kompartmandaki anların hakkını veremez, o anlardaki güzellikleri göremez ve hatta o anların getirdiği zorluklardan öğrenme fırsatını elde edemez. Sanki Hobbitlerle yolculuk eden “yüzük taşıyıcı”dır. Sadece bir önceki kompartman değil, o kompartmandan önceki hatırlayabildiği tüm kompartmanların duygusal yükünü her yeni kompartmanda taşır. Hafızası allak bullak bir şekilde hayvanların ormandaki yaşam mücadelesi gibi bilinçsizce yaşar, sadece kızdırılan kobranın kabarması gibi tepki verir ve “insan düşündüğü için hayvandan farklıdır” diye de avunur.
Yapılacak olan tek bir şey vardır; o da her kompartmanı o kompartmanda bırakmaktır. Her kompartmanın duygusal yükünü orada bırakmak ve bir sonrakine taşımamaktır. Çok teorik hatta uçuk görünüyor değil mi? Ama öyle değil. Neden olsun ki? Bugün yoga ve meditasyon ile insanın düşünce ve duygularını kontrol edebildiğine inanılabilirken neden bu zor olsun ki? Bazı şeyler yaşanacaktır ve ondan kaçış yoktur. O an başımıza gelen iyi ve ya zor durumları olabildiğince yaşar, zorluklara karşı mücadele eder, güzellikleri sindiririz. Hatta yere düşsek bile yerden toprakla kalkarız. O an ne önceki kompartmanda olan olayları düşünür durur, ne de kafamızda hesaplaşırız. Ne de bir sonraki kompartmanda olacakları hayal eder henüz gerçekleşmeyen ihtimaller havuzunda yüzeriz. Sadece o kompartmanda olan biteni yaşar, O’ndan gelene “eyvallah” der ve o tecrübeden öğreniriz. Ne şikayet etmeye gerek vardır ne de dedikodu yapıp kendimizi rahatlatmaya. Ünlü Samuray Musashi’nin dediği gibi “acıkınca yer, yorulunca uyuruz”, aynı çocuklar gibi. Ne öncesi, ne sonrası, sadece şimdi.
Bu ne umarsızlıktır, ne de vurdumduymazlık, ne de kalın kafalılık ve ya kalın derililik. Ne de tembelliktir. Ne de boşvermişlik ve ya kendini bırakmadır. Bu, bir dilenci olan ve “bir sonraki yaşamında kral olacağım diye şimdiye bakmıyorum” diyen bir Hint fakirinin koyvermesi de değildir. Ben kontrollü bir izin verme halinden bahsediyorum. Bir akışta olma hali.
Hayatı kompartmanlar halinde nasıl yaşarsın? Bu da sonraki yazı olsun.
Yaşamınızda her an sağlık, mutluluk, huzur dolu yaşayın, sevgi ve barış içinde kalın, ahenkli ve dengeli olun.
Sevgiler,
Kenan
Copyright © 2013  Yayın hakları Kenan Kolday'a aittir, izin alınmadan kullanılamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder