10 Haziran 2013 Pazartesi

NEDEN Dünya’da bunca kargaşa var?

Aşağısı yukarısı gibidir, yukarısı aşağısı gibidir
Hermes Trismegistus

Evren devasa boyutlarda bir kozmik tiyatro. (http://www.naacel.blogspot.co.uk/2013_05_01_archive.html) linkinden ulaşabileceğiniz “Matrix’ten Kaçış” isimli önceki bir yazımda da bahsettiğim gibi Dünya da bu kozmik tiyatronun renkli ve cıvıl cıvıl sahnelerinden biri. Bu tiyatroya bakınca her şey sanki rastgele gibi görünse de bir İsviçre saati kusursuzluğuyla işleyen evrende hiçbir şey rastgele değil ve bu kozmik tiyatronun belli başlı bazı yasaları var. Gerek maddi gerekse manevi alemlerde bu tiyatroyu yöneten yasalar bunlar. Bu yazımda konu başlığıyla ilişkili olarak “DUALİTE” yani “KUTUPSALLIK YASASI”ndan bahsedeceğim. İlk etapta kargaşa veya kaos gibi görünen her şey esasında dualitenin yeryüzündeki bir izdüşümü.
Tüm Semavi Dinler evrende her şeyin Tanrı dediğimiz ve farklı kültürlerle farklı isimlerle anılan bir TEMEL GÜÇ tarafından yaratıldığından bahseder. Gözümüzün gördüğü ve göremediği her şey Tanrı tarafından yaratılmış ve ondan kaynaklanmaktadır. Hatta “görünen her şey görünmeyenden kaynaklanır”. Her şey birbiriyle bağlantılı ve BİR’dir, TEK’tir. Yani evrende bizlere farklı görünen maddeler, galaksiler, canlılar, eşyalar, atomlar, esasında O’nun farklı tezahürleridir. Tasavvuf felsefesinde bunu bir aynanın yere düşmesi sonucu kırılmasına karşın, esasında O ANDA yerde birbirinden ayrı duran kırık ayna parçalarının kırılmadan önce aynı olduklarını bilmeden yerde durmaları şeklinde açıklayabiliriz. Modern fizikteki “Holografik Evren Tasasımı” da basitçe buna dayanır.
Evrende her şeyin bir zıddı vardır ve her şey zıddı ile anlam bulur. Bunu DUALİTE olarak adlandırıyoruz. Genel anlamda “iyillik-kötülük”, “eril-dişil” ya da “aydınlık-karanlık” olarak tarif edilebilecek bu ikilik, Çin düşüncesinde “Yin-Yang”, Hint düşüncesinde “Tama-Raja”, İran düşüncesinde “Ahura mazda-Angra Mainyu”, bilimde “pozitif-negatif” olarak karşımıza çıkar. Zıtlıkları ifade eden kelimeler alçak-yüksek, geniş-dar, cimrilik-eli açıklık vs gibi de artırılabilir. Önemli olan her şeyin zıddı ile birlikte yaratıldığıdır. Bu kutupsallığı zıtlık içeren kelimelerin yanlış anlaşılmaması için  anot-katot olarak betimlemek daha doğru olacaktır.

Çokluktaki teklik kavramı çerçevesinde birbirinin zıddı olan şeyler esasında birdir, TEKTİR ve her şey zıddı ile anlam bulur. Sıcak vardır çünkü biz onu soğuk ile kıyaslarız. İyi ise kötü ile kıyaslandığında var olur. Biri olmadan diğerini bilme şansımız yoktur. Aslında bizler onu bir başka şeyle kıyaslamadığımız sürece her şey bir ifadedir. Tüm ara tonlar ise tek bir ifadenin izafi tonlarıdır. Yaşamdaki hiçbir şeyin  bizim ona verdiğimiz anlam haricinde esas bir anlamı yoktur.
Dualizme bağlı olarak hiçbir şey zıddı olmadan var olamaz. Eğer bir insanın içinde nefret varsa sevgi de vardır. Birisinde düşük bir potansiyel görüyorsanız, onun içinde yüksek potansiyel de vardır. Yaşamdaki başarısızlık, başarının tohumlarıyla gelir. Bir şey berbatsa onun gerçekten iyi olması da mümkündür. Kadim Tao Felsefesi bunu dönemsellik ve kutupsallık ile çok güzel açıklar. Güzelin içinde iyi, iyinin içinde kötü vardır. Yin Yang şeklini hatırlarsak siyah kısmın içindeki beyaz nokta ve beyaz kısmın içindeki siyah nokta döngüselliğe atıfta bulunarak karanlığın içinde yeşeren ışık gibi, kötülüğün içinde filizlenen iyiyi ve ya çirkinin içindeki güzel potansiyeli betimlemektedir.
 Fizik biliminde “Big Bang” ile anlatılan evrenin ilk yaradılış anıyla birlikte Mutlak Teklik çokluktaki tekliğe dönüşmeye başlamış ve farklı tezahürler ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu çokluktaki teklik içinde zıtlıkları yani dualiteyi barındırır. Karşıtlar tekliğin bozulmasıyla ortaya çıkar. Big Bang ile ilk hareket başlar ve hareket de değişimi getirir. Zaman da değişimin ölçümü olduğundan Big Bang ile saat tıklamaya başlar. Bu arada zıtlıklar  kötüdür diye bir şey yok. Zaten iyi veya kötü diye birşey de yok. Hepsi tek bir şeyin farklı bakış açıları. Mesela fizikteki sürtünme de zıtlıklar içinde “tepki” kuvvetidir. Sürtünme kuvveti olmasa hiçbir şeyi elimizde tutamazdık. Sürtünme sayesinde tutma eylemi gerçekleşebilir. Yani yolu kapatan bir ağacı itmeye engel olan sürtünme kuvveti, aslında tutmak için gerekli olan şeye de imkan sağlıyor.
Evren karşıtların sürekli dansına sahnedir hep. Ancak, tekamül helezonik olarak her zaman yukarı doğru işler. Bir yayın kopana dek gerilmesi gibi, insanin karşıt güce karşı iradeyle mücadele etmesi sonucu bir noktada yay kopar ve kişi bir üst seviyedeki denge durumuna gelir. Aynı, suyun 99 dereceye dek kaynamasına rağmen su olarak kalması ve sonrasında 100 ncü derecede buharlaşması gibi. Hint Felsefesi’nde “Guna”lar olarak geçen sattwa, raja, tama üçlemesine bakarak konuyu inceleyelim. Sebep-sonuç ilişkisi gereği ilk etkiye sebep olan “raja” kutupsallık yasası gereği her zaman “tama” ile dengelenir. Bu Fizik’te Newton’un Eylemsizlik Yasası’dır. Bu denge haline “sattwa” denir.  Sattwa, raja ve tama arasındaki geçici bir dengedir ta ki sattwa onu tekrar bozana dek. Yani etki ile tepki kuvvetleri yeni bir etki işle bozulana dek hareketsiz ve ya hareketli biçimde dengede kalırlar. Dengenin bozulmasıyla ortaya çıkan bu yeni kararsızlık durumu kişinin yeni sınavıdır.
Karşıtlar/kutuplar arasındaki sürekli dans evrendeki her şeyin ve onun parçası olan bizlerin tekamülü için gereklidir. Kutupsallık Yasası yaşamdaki iyi ve kötü arasında gidip gelen döngüsel gelgitlerin ana sebebidir ve eğer bu yasa olmazsa Evren de olmaz. Her şey ilk başladığı ana döner. O yüzden KEŞKE” dememek lazımdır. Keşke ile başlayan cümleler yaşanılan şeyleri beğenmediğimiz ve istemediğimiz anlamına gelir. Tüm bu Evreni yaratan ve idare eden Allah’ın bize sunduklarını kabul etmemek olur bu. Dinimizin en güzel yönlerinden birisi “kendini teslim etmek”tir. Bu körü körüne bir kadercilik değildir. Kendini teslim etmek imandır, bilinçli ve elinden geleni yapmayla ilişkili bir terk ediştir. Yani kişinin başına gelen şeylere binbir söz söyleyip, şikayet etmesi, kazan kaldırması değil, tersine yaşanılan her şeyin Allah’tan geldiği ve her şeyin olması gerektiğine sonsuz bir inançla “Tanrım bana bunu da kaldıracak güç ver” diye sebat etmektir. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz’lerinin dediği gibi “Mevlam görelim neyler neylerse güzel eyler” diyebilmektir.
Her şey olması gerektiği gibi olur, peki bu kargaşa ne? Her inişin bir çıkışı, her çıkışın bir inişi vardır ve bu döngüler halinde böylece ilerler. Kargaşa negatif kuvvettir. Ama kötü değildir. Aynı kozasından çıkmakta olan kelebeğin kanatlarıyla koza deliğini büyütürken çabalaması ve bu çabanın ona uçması için gereken fiziksel gücü vereceği gibi, daha iyi bir gün öncesi yaşanan gecedir.
Sağlık, mutluluk, huzur dolu yaşayın, sevgi ve barış içinde kalın.
Kenan Kolday

1 yorum:

  1. Kenan bey her seyi cok guzel anlatip izah etmissiniz yureginize saglik. Allah cc ayeti kerimesinde "Ben kotu bir sey yaratmadim kotuluk sizin nefsinizdendir" diye buyurur
    Basarilar dilerim

    YanıtlaSil