5 Haziran 2013 Çarşamba

Çocuklarım benim Hayat Koçum 2

Bir önceki yazımda (http://www.naacel.blogspot.co.uk/2013/06/cocuklarm-benim-hayat-kocum-1.html) bahsettiğim gibi çocuklarımız doğum anında SAF ve BÜTÜN bir şekilde ve TEKLİĞİN bilgisiyle doğuyorlar. İlerleyen yıllar içinde doğum ile miras aldıkları genetik ve mizaç üstüne çevresel faktörlerin eklediği unsurlarla doğum anlarındaki saf ve İlahi özlerinden uzaklaşıyorlar. Bir nevi düşüyorlar. “7’sinde neyse 70’nde de o” yazılımı artık büyüyen o çocuğun yetişkinken kullandığı kişiliği ve yaşam tarzını belirliyor. Yaşamı boyunca bir uyanma fırsatı yakayalıp kendi Matrix’inden kaçmaya (http://www.naacel.blogspot.co.uk/2013/05/matrixten-kacs.html) başlayan insan, doğum sırasında bilinçsiz bir şekilde sahip olduğu ve ilerleyen yıllar içinde kaybettiği saflık ve bütünlüğünü, artık bu sefer yeniden HATIRLAMAYA ve BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE YAŞAMAYA çalışıyor. Bir yanılsamalar oyunu bu. Biz doğum ve sonraki birkaç yılda bilinçsizce kaybettiğimiz bütünlüğümüzü, daha sonra tekrar hatırlayarak geri kazanmaya ve eskiden bilinçsiz ve çabasızca sergilediğimiz becerileri bu sefer bilinçli ve nefes alır verircesine bir “yapmadan yapma” haliyle sergilemeye çalışırız. Her inişin bir çıkışı vardır, tabii çıkmayı, uyanmayı seçersen.
Uyanmayı ve bu yolda ilerleyip kendi kişilik yazılımını kırmaya çalışan kişi için çocuklar çok büyük bir öğrenme fırsatı. Aydınlanma yolundaki insanın yürüdüğü meşakkatli yolun sonundaki ışığı bize bilinçsizce tutan küçük ve sonsuz sevgi dolu küçük insanlar onlar. Onlardan öğrenecek çok şeyimiz var.
Beni en etkileyen şeylerden biri çocukların hiç bitmeyecekmiş gibi görünen sonsuz MERAKları ve ANI YAŞAMA kapasiteleridir. Çocuk koyduğunuz yerde bir vazo gibi duran bir bebek olmaktan çıkıp, emekleyen, yürüyen bir bebek olmaya başladıkça artık hayatın o bildiği küçük mekan olmadığını ve bunun ötesindeki o büyük dünyada keşfedilecek çok şeyin olduğunu anlar. Bebek o mucizevi anda Platon’un “Mağara Mitosu”ndaki mağaradan zincirlerini kırarak dış dünyaya çıkan ve o dış dünyanın (İDEALAR Dünyası) renklerini, cıvıl cıvıllığını gören kişidir sanki. Kanat takıp uçacaktır belki. Ve işte o an serüven başlar. Her şey bir araştırma konusudur. Bir bebek bir böceği bir saat izleyebilir, hatta bir çiçeğe dokunarak uzun zaman geçirip inanılmaz keyif alabilir. O an ne yemek, ne de altını doldurmuş olması bile onu ilgilendirmez. Annesi ve ya babası bile onu o andan koparamaz ta ki açlık, acı, vs gibi dışsal majör unsurlar onu o andan koparana dek.  Bebeğin yaptığı şey o an onda merak uyandıran şeye odaklanmak ve öğrenmektir. Kesinlikle acele etmez bebek, yavaştır ve öğrenmek için her anı kullanır. Acele içinde öğrenme fırsatlarını kaçırmaz. Yavaşlamanın ve odaklanmanı etkisiyle, yaptığı işten keyif alır ve o tecrübenin her saniyesinden öğrenir. Elindeki bir şeyi inceliyorsa, onu yere düşürse bile ağlamaz, (eğer öğrenmediyse) sızlanmaz ve tekrar alır inceler. Her eline aldığını inceleyecek diye bir şey de yok. Beğenmediyse hemen bırakır gider, hatta sizin aldığınız oyuncağı bile. Babam ne der vs düşünmez, hayırsa hayırdır. İçi dışı birdir yani. Acıktı mı yemek ister ve doydu mu, ağzını çevirir, yemeği keser. Akşam sofrasında 3 tabak yemek sonrası tıka basa dolmasına rağmen eşinin çıkardığı kalbura basmadan da sadece oburluğundan dolayı nefsine yenilerek 2 tabak daha yiyen ve çatlama noktasına gelen yetişkin bir insan gibi kontrolünü kaçırmaz. Gerektiği kadar yer, yediğinden keyif alır ve durur. Dengededir yani. Ne gerekiyorsa onu yapar, ne kadar ihtiyacı varsa o kadarını alır.
Burada öğrenebileceğimiz erdemler nelerdir peki?
·         Merak her şeyin başıdır. Yıllardır yazılan Çekim Yasası bile merakla, niyetle başlar. İstemeyene kimse bir şey vermez, evren bile. Her şey SEÇİMle başlar ve MERAK seçim adımlarını atmayı tetikler.
·         ÖĞRENMEK İÇİN HER FIRSATI KULLAN. Belki tek bir fırsatın olabilir. Sorun yaşadığın birisine fikrini sormak istiyorsan hemen yap. Ya da sevdiğini söylemek istiyor ama uzun zamandır içinde saklıyorsan. Hemen yap, başka fırsat olmayabilir.
·         Hayatı yaşamak ve keyif almak için VİTES KÜÇÜLT ve YAVAŞLA. Bu kaplumbağa hızı demek değildir. Bir denge noktasıdır. Ne kaplumbağa hızıdır, ne de 24 saate 45 saatlik iş sığdıramayacağını bile bile sadece yapmış olmak ve içini rahatlatmak için kendini paralamak ve telaş içine girmektir.
·         ANI YAŞA hem de her bir saniyesini. Akşam oyun oynamak istediyse ve evet dediysen sadece yapmış olmak için 2 dakika oynayıp yanından gitme. Ya da söz verdiğin için oyun oynarken aynı anda seyretmeyi planladığın Pembe Dizi’nin yeni bölümünde neler olacağını hayal ederek o güzel anları ziyan etme. Ve ya o gün işte yaşadığın soruları çözümlemek için oyun oynarken zihnini o mekandan ayırıp, izole etme. Tamam dediysen, dediğini yap ve her bir saniyeni çocuğuna ayır. O anı ona ve kendine ayır. Farz et ki bir trenin kompartımanındasın ve 10 dakika için o kompartımana girdin ve kapıyı kapadın. Rahatsız edilmek istemiyorsun. Ona güzel bir masal anlat ve ya bir hikaye. Soru sor, fikirlerini öğren. “Hemen bitireyim de, sonra ben de rahat rahat gibip TV karşısında yorgunluk atayım” sakın deme. Yorumlarını al, dinle ve bakış açısından öğren. Sadece 10 dk bile yapsan yeter. Farkındalıkla ve konsantre olarak yaşanılan 10 dakikalık bir paylaşım, aklınızın o an ve mekanda olmadığı 90 dakikalık farkındalıksız, isteksiz ve dürüst olmayan bir birliktelikten iyidir. Az ama öz olması yeter. Karşıdaki bebek bile olsa hemen odaklanma, niyet, istek ve samimiyeti hisseder.
·         Hayatını yaşam amacını hayata geçirmek için gerekli olan UZUN VADELİ PLANLARın ışığında dolu dolu planla ve HİÇ BİR ANINI BOŞA GEÇİRME. Bu aklındakileri yapmak için şuursuzca bir oradan bir buraya koşmak çabası değil, belirli bir planı, uygun ve yapılabilir bir zamana yayarak küçük adımlar halinde uygulamaktır. Arabanız Boğaz Köprüsü’nde bozuldu mesela...okumak sizin planlarınız içindeyse, o anı kitap okuyarak geçirebilirsiz, yeter ki yanında her an kitabın bulunsun. HER ŞEY FIRSATA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR..
·         Aksiyon planının her bir adımını da dopdolu bir farkındalık, konsantrasyon, merak, istekle ve sabırla yap. Adımlara böl ve uygula. Katı olma ama. %80 planla, %20 belirsizliğe izin ver. Hayatın akmasına izin ver.
·         Yavaşlamanın üstündeki başarma stresini atmasıyla birlikte çevreni gözlemle, kendini gözlemle, soru sor ve sabırla dinle.
·         NEFSİNİ KONTROL edebilirsin. Sadece farkındalıkla yaptığın işi yap ve hata yaptığını anladığın an dur. Vücudunu dinle. Beden her zaman alarm sinyallerini verir. Bu sinyal nedir sende onu bul. Buldun mu da bedenini dinle ki gerektiğinde durabilesin. Bunu yaptıkça bir süre sonra bunu otomatik yapmaya başlar, alışkanlık edinirsin.
·         GEREKTİĞİ KADAR YAPMAK. Her şeyin zıt uçları kişiyi yorar.
Yazımın devamı gelecek. Zira, çocuklardan öğrenecek çok şey var...
Sağlık, mutluluk, huzur dolu yaşayın, sevgi ve barış içinde kalın.
Kenan Kolday

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder