28 Mayıs 2013 Salı

Karşılaşmalar Oyunu

Hiç bir an için durup, yaşadığınız iyi ya da kötü şeylerin NEDEN başınıza geldiklerini düşündünüz mü?  Yaşamınıza kalıcı veya geçici olarak giren insanların neden sizinle olduklarını düşündünüz mü?  Neden o ortamda bulunduğunuzu ve o koşullarla çevrelendiğinizi düşündünüz mü? Acaba bu bir rastlantı mı? Yoksa her şeyin bir İsviçre saati kusursuzluğuyla işlediği bu evrende belli bir amaçla mı gelişmekte?
Hayat zıtlıkların döngüsel bir biçimde bizleri etkilediği bir tiyatro. Bu tiyatro hayatın ta kendisi.  Bu ezelden beridir oynanan bir tiyatro. Biz ise Dünya sahnesinde rol alıyoruz. Evet doğru; oyuncular bizleriz. Ama herkes kendi başrolünü oynuyor. Bu büyük tiyatroda diğer tüm unsurlar ise değişen perdelerdeki dekorlar. Bu tiyatronun amacı var; o da tekamül; yani insanın evrim yolunda gelişimi.  Tiyatrodaki her oyuncunun belli bir rol amacı ve karakteri var. Oyuncuların birlikte rol almaları ise tekamül için gerekli olan etkileşimi oluşturuyor. Bu etkileşim olmadan tek başına öğrenmek ve gelişmek olmaz. Mıcırlı taşların birbirine sürtmesi sonucu ortaya pürüzsüz ve cilalı taş çıkıyor.
Hayatta her şeyin bir varoluş ve amacı var ve ana tema da tekamül. Bizi çevreleyen tüm koşullar, ortamlar ve insanlar bizi bize yansıtan, kişiyi kendine bulduran AYNAlardır. Herkes belirli bir kader ile doğuyor ve seçim hakkı Roma’ya giden yollar olarak tanımlanabilir. Yani varılacak yer belli, ama yollar kişinin özgür iradesiyle yapacağı seçimlerine bağlı. Özgür irade varılacak noktada değil, yolların seçiminde var. Alınacak dersler belli, ama sınavlar özgür iradeyle seçilen yollara göre değişiyor. Öğrenilmeyen her ders bir sonraki sınavda daha zorlu bir şekilde karşımıza çıkıyor...ta ki biz öğrenene kadar.
 “Ne ekersen onu biçersin” demiş atalarımız.  “İyilik yap, iyilik bul” da demişler. Hatta kadim bir söz “düşündüklerinizden bile sorumlusunuz” der. Bu etki-tepki yasasıdır ve fiziksel ve ruhsal boyutta da geçerlidir. Fizik bilimi açısından baktığımızda kütlesi olan her cisim bir eylemsizliğe sahiptir. Newton’un 1nci Yasası olan “Eylemsizlik Yasası”na göre, her etkiyen kuvvet aynı derecede bir tepkisel zıt kuvvetle karşılaşır. Ne zaman etkiyen kuvvet tepkisel kuvvetten büyük olur, işte o an hareket başlar. Hareket etmeyen bir cisim, etkiyen bir kuvvete maruz kalmadıkça hareket etmeyecek VEYA hareket etmekte olan bir cisim bir tepkisel kuvvet ile karşılaşmadıkça hareketini değiştirmeyecektir. Einstein’ın e=mc2 formülüne bakarsak, Eylemsizlik Yasası’nın içinde yaşadığımız dünyada elle tutulur somut nesneleri enerjinin yoğunlaşmış ve katı hali olarak tanımladığını görürüz. Demek bu yasa enerji için de kullanılabilir. İnsan ruhu da böyledir ve eylemsizlik kanununa tabidir. Yaşamımızdaki tüm acı endişe, korku ve kaygılar bizi zorlayan ters yöndeki kuvvetlerdir ve insanı eksiklikleriyle test edip onu güçlendirecek sınavlardır.
Dinimiz Dünya’nın bir sınav yeri olduğu söylüyor. Tüm Semavi Dinler bu dünyanın insanın imtihan edildiği bir mekan olduğunu ve asıl amacın geldiğimiz kaynağa varmak olduğundan bahsediyor. Etki-tepki yasasının Doğu Felsefesi’ndeki karşılığı “Karma”dır ve bu düşünceye göre eylemlerimizin sonucu kişi kendi yaşamına yeni sınavlar çeker. Kişi eylemlerinin meyveleriyle test edilir. Ne zaman ki kişi eylemlerinin sonucundan bir çıktı beklemeden erdemlerle yaşar, çevresine ışık olur, o zaman artık kendisine karma yani sınav yaratmaz ve “samsara” döngüsünü kırar. O artık Nirvana’ya ulaşmıştır, kemale varmıştır, Adam Kadmon olmuştur, samadhi halindedir.
Her sınav kişinin gelişimi içindir ve kişinin geliştirmesi gereken özellikleri ile ilgilidir. Şöyle geriye bir dönüp, hayatınızda sizi zorlayan anlara bakın. İşte o anlarda mutlaka bir mesaj vardır. Bu hayatın mesajıdır. Hayat Okulu’nun mesajı. Yaşanılan şey kişinin o zaman diliminde ve bilinç seviyesinde öğrenmesi gereken bir hayat dersi ile ilgilidir. Bu bağlamda karşımıza çıkan insanlar, yaşanan olaylar, bulunan mekanlar bu tiyatronun değişen sahnelerindeki parçalardır. Herkes sahnedeki diğer oyuncunun sahnelediği rolün izafi olarak dekorudur.
Hemen şu an gözlerinizi kapatın ve hayatınızdaki önemli insanları düşünün. Onlarda nelere kızdığınızı düşünün? Hangi özelliklerini seviyorsunuz? Neler sizi rahatsız ediyor, neler ise memnun ediyor? Yaşadığınız zor zamanlarınızı düşünün. Biraz düşünce göreceksiniz ki, esasında çevrenizde kızdığınız, suçladığınız, sevmediğiniz kişiler aslında sizsiniz. Onlar sizin gelişime açık kendi özelliklerinizi yansıtıyor. Hayatınızdaki o insanlar sadece bu tiyatroda size AYNA tutuyorlar. Bu bir karşılaşmalar oyunu. Etkileşimde bulunduğunuz hayatınızdaki her kişi sizi size yansıtan bir AYNA. Sizin yapmanız gereken o AYNAda kendinize olabildiğince açık ve dürüst olarak bakmak. Tasavvuf’ta “sana söyleyene değil, söyletene bak” misali size söylenen her sözden ders alın. Onlar hayatın mesajıdır. Her eleştiri bir nimettir ve kişisel gelişim için fırsattır. Gelen eleştirilere olumlu ve ya olumsuz olsunlar sadece “Teşekkür ederim” deyin ve nafakanızı alın. Direnmek eylemsizlik yasasının eylemlerimizdeki yansımasıdır ve tekliğe varmanın önünde engeldir. Akışta olun, anı yaşayın ve çevrenizdeki herkesten feyz alın. O zaman hayat tiyatrosunun size sunduğu karşılaşmalar oyunu fırsatını gelişim için değerlendirmiş olursunuz.
Sağlık, mutluluk, huzur dolu yaşayın, sevgi ve barış içinde kalın.
Kenan Kolday

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder