23 Mayıs 2014 Cuma

SORUYORUM öyleyse varım

“Sorgulanmamış bir hayat süren insanların hayatı kendi ellerinde ya da kendi kontrollerinde değildir; onların denetimi dışarıdan gelmektedir.” - Sokrates
“İnsanın nasıl yaşaması gerektiği sorusu üzerinde düşünmemesi, onun değersiz ve dolayısıyla mutsuz bir hayat sürmesiyle eş anlamlıdır” – Sokrates
“Düşünüyorum, öyleyse varım.” - Descartes

Batı Felsefesi’nin önemli filozoflarından Rene Descartes 500 yıl önce “düşünüyorum, öyleyse varım” demiş. Felsefeyi gökten yere indiren, yani felsefeyi insanın kullanımına sunan Sokrates’den sonra felsefede 2nci büyük devrimi yaptığı yazılır. Hep hatırlanan bu sözü ile birçok kişiye “kendini bilme” yolculuklarında ilham vermiştir.
Ben ise bugün bu sözü şu şekil değiştirmek istiyorum....”SORUYORUM ÖYLEYSE VARIM
Maalesef toplum olarak dinleme becerilerimizin zayıf olduğu bir kültürde yaşıyoruz. Çevremizdekiler bizimle konuşuyor ama duymuyoruz. Sıkça karşımızdakinin ne söylediğini dinlemiyor ve araya girip söz kesiyoruz. Ya da dinlemiş gibi yaparak başka şeyler düşünüyoruz, ya da karşımızdaki sözünü bitirince ne söz söyleyeceğimizi düşünüyoruz, ya da o konuşurken dalıp gidiyor ve gündüz düşleri kuruyoruz. Yani bir anlamda modern bilimin etkin dinleme dediği şeyi yapmıyoruz.
Etkin dinleme becerisine sahip insanlarla iletişimde olan kişiler, etkin dinlemenin anlatan kişi için ne büyük bir nimet ve lütuf olduğunu bilirler. Etkin dinlemek bir zanaattır çünkü. Hatırlayın Mustafa Kemal Atatürk’ün vatandaşlarımızdan birini nasıl dinlediğini gösteren o muhteşem resmi. Nasıl bir dikkat, ilgi ve meraktır o? Nasıl bir içsel güçtür o? Allah hepimize nasip etsin...
Ancak etkin dinleyen kişilerin hepsi soru sormaz ve sizin realitenizin soru sorark parçası olmazlar. Çünkü olmak istemezler. Etkin dinlemek anlatanın açılmasına yardımcı olur, ama anlatan kişi kendi iç sıkıntısı ya da mutluluğu ile o bir duygu yoğunluğu yaşar. Ve bu yoğunluk sebebiyle de anlattıklarını mantıksal bir silsileye koyamaz. Ya da kendi anlattıklarına dair objektif olamaz.
İşte bu yüzden sadece etkin dinlemek yterli değildir. Modern yaşamda “koçluk” kavramında olduğu gibi size doğru ve güçlü açık uçlu sorular soran, bu  sorularla sizi düşündüren ve soru sorarken objektifliğini bozmadan, ne kendi aklının özgürlüğünü elden bırakan, ne de size bıraktıran bir kişi gerçekten bir velinimettir.
Burada koçluk kavramına girmeyeceğim. Bahsetmek istediğim, size dinlemenin ötesinde size sorular sorarak sizi farklı düşündürmeye iten, sizi etkilemeye çalışmadan sorularla size kendi çözümlerinizi üretmenize yardımcı olan kişilerin yaptığı katkıdır.
Bu neden önemli? Çünkü bu tür sorular soran kişiler sizi dinleyip bir kenara çekilip, sizi unutup gitmezler. Genellikle Anglo-Sakson kültürlerin bireysel olmaları sebebiyle Avrupa ve Kuzey Amerika’da gördüğümüz etkin dinleme becerisine rağmen, anlatılanın parçası olmama durumu, insanların derin bir sosyal iletişim ve dostluk kurmasını engeller. Hatta kişiler arasında güven, sadakat ve vefayı da etkiler.
Size soru soran kişi o an sizinledir. Çünkü yeni konuşmaya başlayan bir çocuğun dünyayı yeni keşfetme heves ve merakıyla sorular sorması gibi, size merak ve ilgiyle sorular sorar, düşündürür. Bu yüzden de o an sizinledir ve sizin realitenizin parçasıdır. Ne sizi yargılar, ne de yorum yapar. Sadece sizi farklı düşünmeye sevk eder. Size ve özgür iradenize müdahale etmeyecek denli naziktir. Size bir şey dikte ettirmeyecek kadar öngörülüdür. Duygusal boşuklarınızdan yararlanmayacak denli adil ve dürüsttür. Ve o yüzden de vardır. O an sizin için vardır. Ve bu kişi ilk defa otobüste yanına oturduğunuz ve tanıştığınız bir yaşlı hanımefendi bile olabilir.
Etkin dinleyenler de önemlidirler, ama sohbet sizi bitirince biter ve sadece güzel dinlenmiş olmanın verdiği duygusal rahatlama geride kalır. Ama etkin dinlemenin ötesinde size sorular sorup sizinle var olan birisinin sizde açtığı kapılar sizde gerçek dönüşüm ve değişimi sağlar. İşte bu yüzden de bu sohbet ağızda hoş bir tat bırakır, zihinde doyum sağlar ve gönüllere huzur verir.
Fakat etkin dinleme becerisini, güçlü ve etkili sorular sorma becerileri ile harmanlamış kişiler bir sonraki sohbette sizinle konuştuklarını hatırlamadıklarında diğer kişi de bir durukluk yaratır. Öyle hatırnaz ve ilgili insanlar vardır ki, her sohbette bir önceki sohbetin önemli unsurlarını hatırlar ve ne yaptığınızı, nasıl gittiği sorarlar. Aile durumunuza kadar sorarlar. Hatta bazen siz onun sorduklarını ona sormamış olmaktan ötürü onun erdemi altında ezildiğinizi hissedersiniz.
Daha da önemlisi bu tür insanlar her insandan bir şey öğrenirler. Hayatta her şey onlar için bir öğrenme kapısıdır. Her şey bir fırsattır. Ve her şey onlara mürşiddir.
İnsan tek başına değil bir toplum içinde yaşayan bir varlık. Hangi iletişim seviyesinde olmak istediğimiz ise bize ve seçimlerimize bağlı. Vezir de olabiliriz, rezil de. Seçim bizim.
O yüzden insanların hayat yolculuklarında alelade ziyaret ettikleri bir silik istasyon olmayın. Sorun, öğrenin, feyz alın. Düşündürün ve farklı kapılar açmalarına yardımcı olun. O zaman silik değil net hatıralar olarak zamanın sert rüzgarlarına direnir, belki de birilerini etkileyerek ölümsüz bile olursunuz. 2 dakika bile birlikte olduğunuz bir kişide fark yaratabilirsiniz. Bunun için o kişiyle birlikte var olmanız lazım. Varolmak için soru sormak lazım. Soru sormak için merak lazım.
Sevgiler,
Kenan

16 Mayıs 2014 Cuma

Eylemde denge ve güzellik

Yaşam bir oyun, bir tiyatro ve sen de bir oyuncu
Yaşamda ne pas pas ol, ne de zorba
Ne ezil, ne de ez
Sen sen ol, hep dengede ol, dengede kal
Denge noktası bilgelik  noktası, denge ariflerin hali
Ama yaşamdaki ve eylemdeki dengeyi mutlak denge ile karıştırma sakın
Mutlak denge bir tek O’na mahsus, tek ve Bir olan Allah’a
İnsana mahsus olan aşırılıklardan uzak, denge noktasına en yakın asgari salınımda kalabilmek
Unutma ki hayat insanı aşırılıklarıyla sınar ve törpüler
Bu yüzden...
Fikrinde ve zikrinde ölçülü, toleranslı ol
Neyi yapacağını bildiğin gibi, nasıl yapacağını da.
Her daim doğru olanı yap...
Ve dilerim ki, doğru seçimleri yapmak için akıl ve hikmet sana bahşedilsin
Nerede, ne zaman, nasıl ve ne yapacağın konusunda akıl ve hikmet pusulan olsun
Doğru olanı yapmak için ise kuvvet ve kudret sahibi olasın
Bazen gereken kuvvete ve kudrete sahip olsan bile, kendi isteğinle geri adım atıp sabredilesin. Ve bunu memnuniyetle yapasın.
Bazen de gereken kuvvet ve kudrete sahipken bile, bunu kullanıp bir şövalye gibi insanlık adına hizmet edebilesin. İyilik ve doğruluk için savaşırken bile erdemine sahip olasın, nefsine hükmedebilesin
Ama ne yapıyorsan yap, yaptıklarını güzellikle süsle
Kuvvetli olsan bile geri adım atıyorsan bunu güzellikle ve zarafetle yap
Kuvvetli değilsen ve şartlar gerektiriyor diye katlanmak zorundaysan da yine bunu güzellikle ve zarafetle yap. Ne şikayet et, ne de “keşke de”. Sadece elinden geleni yap, tevekkül et.
Kuvvet ve kudrete sahipken ve bir de şartlar da senin arkandaysa, evren seni destekliyorsa, ama sen hareket etmemeyi seçiyorsan yine bunu güzellik ve zarafetle yap. Sağ elin sol elinin ne yaptığını bilmemesi gibi bunu yap.
Kuvvet ve kudrete sahipken ve bir de şartlar da senin arkandaysa, evren seni destekliyorsa, ve sen bir şövalye gibi iyilik ve doğruluk için başkaları için savaşıyorsan da, o zaman yine bunu öyle bir güzellike ve zarafetle yap ki, erdemin ışık saçsın, her yöne yayılsın
İşte o yüzden her ne yapacaksan, akıl ve hikmetle başla, kuvvet ve kudret ile ilerle ve güzellik ve zerafet ile bitir ve süsle.
Sevgiler,
Kenan